Peygamber Efendimizin (s.a.v.) anne ve baba tarafının soy ağacı







Peygamber Efendimizin (s.a.v.) anne ve baba tarafının soy ağacı

Peygamber Efendimizin (s.a.v.) anne ve baba tarafının soy ağacını araştırınız.

Hz. Muhammed (s.a.v.) Milâddan sonra 571 senesi, Fil Yılı’nda, 12 Rebiülevvel (20 Nisan) pazartesi gecesi sabaha karşı, Mekke’de doğdu. Annesinin adı Amine, babasının adı ise Abdullah’tır. Efendimizin soy ağacı şu şekildedir;

Allah’u Teala’nın alemlere rahmet olarak gönderdiği son elçisi, Peygamber Efendimiz Hz Muhammed (sav)’in soyu şöyledir: (Muhammed bin Abdullah bin Abdülmuttalib).

1- Abdullah. 2- Abdulmuttalib (Şeybetü’l-Hamd diye de çağırılır), 3- Haşim, 4- Abdi Menâf (Asıl ismi Muğîre’dir), 5- Kusay (Zeyd diye de isimlendirilir), 6- Kilab, 7- Mürre, 8- Kâ’b. 9- Lüey, 10- Galib, 11- Fihr, 12- Mâlik, 13- Nadr, 14- Kinane, 15- Huzeyme, 16- Müdrike, 17- İlyâs 18- Mudar, 19- Nizar, 20- Ma’ad, 21- Adnan.

Hz. Muhammed (s.a.v.), Sa’d oğulları yurdunda bulunduğu sırada, Müslim’in de rivayet etmiş olduğu «Göğsünün yarılması : Şakku’s-Sa’d» olayı meydana geldi. Bu olaydan sonra, Hz. Muhammed, beş yaşını tamamlamış olarak annesine geri verildi.

Hz. Muhammed (s.a.v.) altı yaşında iken annesi Hz. Âmine ve­fat etti. Bundan sonra, dedesi Abdülmuttalib’in vefatına kadar, onun himayesinde kaldı. Sekiz yaşını doldurmuş iken, o da vefat edince, bu sefer amcası Ebû Tâlib’in himayesinde kaldı.

Peygamberlerin en büyüğü ve sonuncusu Hz.Muhammed’in babası Abdullah’tır. Amcaları; Ebu Talip, Gaydak, Hacl, Haris, Kusem, Zubeyr, Hz.Hamza, Hz.Abbas, Dirar, Ebu Leheb ve Mukavvim’dir.

Allahü teâlânın yarattığı varlıkların en şereflisi Hz Muhammed’in dedesiAbdulmuttalip olup, dedesinin kardeşleri; Nadle, Ebu Sayfif Rekika, Esed Fatıma, Halide, Daife, Rukiyye ve Hayye Şifa’dır.

Peygamber Efendimiz Hz Muhammed’in dedesinin babası Haşim’dir. Haşim’in babası da Abdi Menaf’tır. Abdi Menaf’tan sonra Kusay, Kilab, Murre, Ka’b, Lüey, Galib, Fihr, Malik, Nadr, Kinane, Huzeyme, Müdrike, İlyas, Mudar, Nizar, Ma’ad, Adnan, Hz İsmail, Hz.İbrahim şeklinde devam eder. Yani Hz.Muhammed’in soy ağacı Hz. İbrahim’e dayanır, Peygamber Efendimiz (s.a.v) onun soyundan gelir.

Peygamber Efendimiz Hz Muhammed (sav)’in çocukları; İbrahim, Kasım, Abdullah, Fatıma, Rukiye, Zeynep ve Ümmü Gülsüm’dür. Peygamberimizin torunları ise, Ümmü Gülsüm, Muhassin, Hasan, Hüseyin ve Zeyneb’tir. Torunlarının çocukları ise, Zeyd, Rukiye (Ümmü Gülsüm’ün çocukları), Cafer, Abdullah, Sukeyne, Zeynelabidin, Fatıma, Ali (Hz.Hüseyin’in çocukları), Zeyd, Ömer, Abu Bekir, Hasan, Talha, Abdurrahman (Hz. Hasan’ın çoukları), Ali, Ümmü Gülsüm (Zeyneb’in çocukları)’dır.

Resmin büyük halini görmek için resmin üzerine tıklayınız.



 

 

Peygamber Efendimiz (asm)’in Muhammed ve Ahmed ismi Kur’an-ı Kerim’de beş defa geçmektedir: Dört defa “Muhammed” olarak, bir defa da “Ahmed” olarak. Muhammed olarak Al-i İmran Suresi, 144; Ahzab Suresi, 40; Muhammed Suresi, 2; Fetih Suresi, 29; Ahmed olarak da Saf Suresi, 6. ayette geçmektedir.

Ancak Peygamber Efendimiz (asm)’in bunlardan başka isimleri de vardır. Bunların bir çoğu da Kur’an ayetlerinde geçmektedir. Aşağıya “Mevâhib-i Ledünniye” isimli kitaptan 99 adedi alınmıştır. Bu kitapta diğer 301 ismini bulabilirsiniz.

Peygamber efendimizin Mahmud isminin anlamı; Hamd olunmuş, sena edilmiş, övülmeye değer şeklindedir.

Peygamber efendimizin Mustafa isminin anlamı; Temizlenmiş, seçilmiş, güzide anlamlarına gelmektedir.

Peygamber efendimizin Ahmed isminin anlamı; Çok, en çok övülmüş, methedilmiş anlamlarına gelmektedir.

Peygamber efendimizin Muhammed isminin anlamı; Hamdi sena olunmuş, tekrar tekrar övülmüş,birçok güzel huylara sahip ve Güneşin Doğuşu anlamlarına gelmektedir.


Kaynak:Haber Kaynağı

     

  1. +1 -2
    bitlis kürt beyi şeref hân'ın "şeref-nâme" adlı eserinin mukaddimesinde yer alan bir rivâyete göre; âhir zaman peygamberi gönderilip de, cihân hükümdarları biat etmek üzere ona elçilerini gönderince, asrın türk hükümdârı bayındır hân oğuz kaviminin elçileriyle birlikte "kürt büyüklerinden ‘bügdüz'" adında birini de göndermişti.(13) resulullah aleyhisselâm biatları kabul ettiği sırada kürt elçisini dikkatle inceleyip, onu "saçları kırkılmamış, bıyıkları alınmamış, tırnakları kesilmemiş" bir hâlde görünce,(14) şeref hân'ın ifâdesiyle; "bu korkunç yapıdaki elçinin hâline şaşarak, hangi kabîleden olduğunu suâl buyurdu. elçi; "kürt tâifesinden" olduğunu söyleyince, peygamber -‘aleyhi's-selâm-:

    ‘bu kavme hiçbir zaman devlet kurmak nasip olmasın, çünkü dünyanın başına belâ olurlar!' dedi." (15)

    şeref han bu rivâyeti naklettikten sonra resulullah'ın bu beddûası nedeniyle, kavmi olan kürtler'in yeryüzünde hiçbir zaman devlet kuramadıklarına ve kurmalarının da mümkün olmadığına dikkati çekerek; "onun için kürtler'e büyük devlet kurmak ve saltanat sürmek nasip olmamıştır!" demişti.

                

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Ey Cümle Halkın Maksudu

  Ey cümle halkıñ maksûdu Al göñlümü senden yaña Ey külli şey’iñ mevcûdu Al göñlümü senden yaña ... Budur yüreğim yâresi Gitmedi yüzüm karas...